26 Aralık 2012 Çarşamba
12 Kasım 2012 Pazartesi
ÖRGÜ BATTANİYE
11 Kasım 2012 Pazar
Çöpten yaşam felsefesi Freeganizm
‘Freeganizm’ 1990’lı yıllarda, materyalizm ve tüketim çılgınlığına reaksiyon olarak ortaya çıkan bir akım. Sözcük, İngilizce’de ‘bedava’ anlamına gelen ‘free’ ve hayvansal hiçbir gıdayı tüketmemek anlamına gelen ‘vegan’ kelimelerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış. Ancak freeganların tümü vegan değil, aralarında hayvansal gıda tüketenler de var. Bu akımın takipçileri hayatlarını, mümkün olduğunca hiçbir şey satın almayarak sürdürüyor. Yemek ihtiyaçlarını, taze olduğu halde çöpe atılan gıdalarla karşılıyorlar. Kıyafetler ve diğer eşyalar da aynı şekilde… İyi durumda olmalarına rağmen çöpü boylamış her şey freeganların. Bu yüzden bazıları onlar için ‘çöpe dalanlar’ (dumpster diver) ifadesini de kullanıyor.
ÇALIŞMAYA KARŞILAR
En büyük düşmanları israf. Dünyada yüz binlerce insan açlıktan ölürken, başta süpermarket ve restoranların savurganlığına dikkat çekerek, bu kapitalist döngüyü kırmayı hedefliyorlar.
Dertleri sadece bu da değil. Çevre temizliğine de önem veriyor, çalışmayı da sorguluyorlar. Aileniz ve sevdiklerinizle huzur içinde vakit geçirmek varken, çevreye de büyük zarar veren kapitalist düzenin dayattığı bu acımasız rekabet ortamının bir parçası olmaya ne gerek var?
FAVORİ ŞEHİR: NEW YORK
ABD’de ortaya çıkan akım, İngiltere, Brezilya, İsveç, Estonya ve Güney Kore derken tüm dünyada hızla yayılıyor. Freeganların en aktif olduğu şehir ise New York. Günlük gıda ihtiyaçlarını restoran ve süpermarketlerin çöplerinden karşılıyorlar. Daha farklı ihtiyaçları içinse örneğin öğrenci yurtlarına yöneliyorlar. Her yıl çeşitli üniversitelerin mezuniyet töreninden sonra, boşaltılan yurtların önüne gidiyor ve çöp karıştırmaya başlıyorlar. Favorileri ise New York Üniversitesi (NYU) öğrencileri. Çöplerinde çalışır durumda iPod’lardan, fiyat etiketi bile üzerinde duran kıyafetlere ve hiç kullanılmamış vücut kremlerine kadar her şey var.
Freegan akımının öncülerinden ABD’li Adam Weissman’a göre freeganizm, israfı önlemek, daha az çalışabilmek için para biriktirmek ve tüketimin etkilerini en aza indirgemek için oluşturulmuş bir strateji ve siyasi kültür. Kaynaklar için rekabet etmek yerine paylaşmayı destekliyor. İçinde bulunduğumuz ekonomik sistem, bizi birer köleye dönüştürdüğü gibi, çevreye ve hayvanlara da büyük zarar veriyor. Çünkü kapitalizmin en büyük motivasyonu tüketicilerin ihtiyaçlarını dikkate almadan kâr elde edebilmek.
NASIL FREEGAN OLUNUR?
Weissman, freegan olarak hayatınızı devam ettirmenin hiç de zor olmadığını söylüyor. Çöpte çalışır durumda LCD televizyon bulunabildiği bir tüketim çılgınlığından bahsettiğimizi düşünürsek, haksız da sayılmaz. Özellikle ABD ve İngiltere’de rastlayabileceğiniz; hiçbir ürünün para karşılığı satılmadığı süper marketler, bit pazarları ve çeşitli internet siteleri freeganların uğrak yeri. Freeganizm aslında sistematik bir akım. Felsefeleri gereği hiçbir şeyin atık olduğuna inanmadıklarından, tamir becerisi onlar için çok önemli. Bunu da çeşitli workshop’larda tamir dersleri vererek diğer freeganlara öğretiyorlar. Bu dersler terk edilmiş binalarda gerçekleşiyor. Yaşadıkları yerler de aynı şekilde... Terk edilmiş bunca bina varken, kira ödemeyi akılları almıyor. Akıllarının almadığı bir başka şey ise evsiz bunca insanın donarak öldüğü sokaklarda, hükümet üyelerinin sıcacık evlerinde nasıl rahat ettiği.
Taşıt ve petrol ekonomisini sosyal ve ekolojik bir felaket olarak niteleyen freeganlar genelde bisiklet kullanıyor. Hem insan sağlığı için iyi, hem çevreye hiçbir zararı yok, hem de masrafsız. Eskidiği veya bozulduğu gerekçesiyle çöpe atılmış onca bisikleti tamir etmek varken, bisiklete para verdiklerini düşünmüyorsunuzdur herhalde. Günlük hayatlarındaysa, kâğıt havlu yerine eski gazete, kâğıt peçete yerine mendil, kağıt bardak yerine cam bardak kullanıyorlar.
Weissman’a göre gerçek mutluluk alışveriş merkezlerinde değil. Daha az satın alır ve satın aldıklarımıza da iyi bakarsak, çalşmamıza da gerek yok. Ama burada amaç tembellik etmek değil. Zamanımızı kapitalizme hizmetine sunmak yerine, sevdiklerimize ve insanlığa daha yararlı şeylere ayırmak.
‘ÇÖP’ DİYE BİR ŞEY YOK
Freeganlara göre, hiçbir şey çöpe atılmamalı. Sizin işinize yaramayan bir şey, başkasının işine yarayabilir. Çürümüş gıdalar ise gübreye dönüştürülebilir. Freeganlar, trafik problemini de karşı oldukları bu düzenin bir parçası olarak görüyor; bisiklet kullanımını, otostopçuluk ve ortak araç kullanımını hararetle savunuyorlar.
FREEGANİZM BİR YAŞAM TARZI DEĞİL
Freeganlar, bu akımın bir yaşam tarzı olduğunu savunanlara şiddetle karşı çıkıyor. Onlara göre Freeganizm bir felsefe. Amaçları, kapitalizmin dayattığı tüketim çılgınlığa karşı yeni bir kültür oluşturmak. Ancak bunu kürk karşıtı grupların, kürk kullanıcılarının üzerine boya fırlatmasındaki gibi bir anlayışla yapmıyorlar. Daha ‘anlayışlı’ olduklarını söylüyorlar. Kapıları da herkese açık.
Zaten bu yaklaşım sayesinde freeganların hepsi vegan olmak durumunda değil. Çöpten beslenmemize de gerek yok, sadece daha dikkatli tüketim yapmamız bile onlar için yeterli.
ÇEVRECİLİK ‘OUT’ FREEGANİZM ‘IN’
ABD’deki St. Lawrence Üniversitesi’nden sosyoloji profesörü Bob Torres’e göre, freeganizm her geçen yıl popülerleşiyor. Bunda çevreciliğin yarattığı hayal kırıklığının da payı var. Çünkü bazı insanlar, sadece belirli besinler tüketmeyi çevrecilik zannediyor ve hatta bu besinlerin üretimi için ne gibi kaynakların harcandığıyla bile ilgilenmiyor. Torres, özellikle küresel ısınma gibi konularda insanların çok bilinçsiz olduğunu ve önlem olarak çevreci otomobiller satın almaktan daha ileri gidemediklerini söylüyor. Bu noktada, içinde bulunduğumuz sistemin küresel ısınma gibi bir felaketten bile kâr etmeye çalıştığını vurguluyor ve freeganizmin, kapitalizmin fayda yaratabileceği boşlukları bulunmadığına dikkat çekiyor.
Kaynak
20 Ekim 2012 Cumartesi
QİLLİNG DENEMESİ :)
Quilling tabloları seyretmeye doyamıyorum çook güzeller. Bende bir deneyeyim dedim, içi yenmiş boş bir çukulata kutusu, renkli karton parçaları, tutkal, makas ,biraz yapışkanlı kağıt, biraz renkli sim. Ve ortaya böyle bir tablo çıktı. O bakmaya doyamadıklarım gibi olmadı ama olsun bu da benim el emeğim. Yalnız bir daha yapmaya kalkmam sanırım çünkü çok zor, yapanları ayakta alkışlıyorum...
19 Ekim 2012 Cuma
ÖRGÜ ŞİŞİ VE TIĞ İÇİN KUTU
18 Ekim 2012 Perşembe
17 Ekim 2012 Çarşamba
25 Eylül 2012 Salı
YİNE ATMAYA KIYAMADIM :) POLYESTER KAHVE TEPSİSİ
Hem eskileri dönüştürmek daha çok hoşuma gidiyor. İşte bir örnek daha :)
Dolabın içinde bir köşede duruyordu, atmaya kıyamadım. Bende bilir bilmez boyadım süsledim, kullanıma hazır hale geldi.
Emektarımın eski hali :
12 Eylül 2012 Çarşamba
E yeni bir şeyler üret(e)meyince de paylaşamıyorum biraz önce blogları gezerken EL İŞLERİM'in eleğini gördüm harika olmuş. Geçtiğimiz kış bende fi tarihinden beri kullandığım eleğimi boyamıştım o geldi aklıma paylaşayım dedim. Renk geldi yüzüne :)
Eski hali böyle bir şeydi :
Şimdi böyle oldu :
Sokak Kitaplığı
http://www.streetartutopia.com/?p=9248
ve de bunu :) Almanya'da yıldırımın devirdiği veya hasarladığı ağaç gövdelerinden oluşturulmuş bu sokak kitaplıkları. Buradan kitap almak için önce bir kitap koyuyorsun ve sonra istediğin bir kitabı alıyorsun, harika süper fikir...
İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?
Hintli
bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine
öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden
birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye
sormuş. Öğrencilerden
biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz
insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek
istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye
bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca
anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri
birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine
seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok
öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok
bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki
insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine
sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya
yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse
ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri
birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına
bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte
birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle
tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin
vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde
mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize
yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
Deniz KİTE
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
Varolan Herşeye %100 Evet!
11 Eylül 2012 Salı
13 Haziran 2012 Çarşamba
Biyolojik Yaşım 55 Peki ya Bilinçaltı Yaşım?
Hepimiz yaşamımız boyuca farklı yaşlarımızda farklı deneyimlere çekiliriz. Her bir deneyim günün sonunda bizlere birşeyler öğretir, bizim gelişmemizi, ilerlememizi sağlar. Yada yaşlıların deyimiyle tecrübe ediniriz. Bir sonraki benzer deneyimde edindiklerimizle ve yeni yapılanmamızla olaylara bakar, yeni bakış açımızla da sorunları daha kolay çözer hale geliriz. Aslında her şeyin özeti bizlerin huzurlu, mutlu, dingin bir hayat sürmemizden ibarettir.
Bazı davranış kalıplarımız vardırki onlara anlam verebilmek hiç mümkün olmaz. Sürekli tekrarlanan ve güçlü davranış ve düşünce kalıplarına haline gelirler. Onların değişimi, dönüşümü neredeyse imkansızdır. Bunlar kimi zaman fobiler olarak kendini gösterir, kimi zaman kalıplaşmış davranış modelleridir. Ancak ilerleyen yaşlardaki bu davranışlar mantık sınırlarını zorlar ve anlamsız bir hal alır.
Örneğin kimileri hayvandan korkar. Yanından bir kedi yada köpek geçse kendini başka bir tarafa atar.Bilinçli düşünce çerçevesinde sorduğunuzda niye korktuğunu bilmez. Kimisinin bazı davranışları çocuk ürkekliğindedir ve bir türlü bu halinden vazgeçemez. Hepiniz hayatınıza baktığınızda bunlara benzer örnekleri görebilirsiniz. Pek çoğumuz ne yaparsak yapalım bu durumun üstesinden gelemeyiz. Bir tür blokaj oluşmuştur. Dışsal davranış olarak ne olduğunu bilsek de içimizde neler olduğunu bilemeyiz.
İçimizde bu durumun sorumlusu bilinçaltı kayıtlarımızdır. Her bireyin gerçekliğine göre değişkenlik arzeder bu kayıtlar. Peki nedir bunlar?
Bilinçaltı içeriksiz olarak her şeyi kaydeder. Örneğin hipnoz seanslarında farklı zaman dilimlerine gidildiğinde hipnoz uygulaması yapılan kişi o zaman dilimini en ince ayrıntısına kadar anlatabilir. Bilinçte ise hatırlamaz. Çünkü kayıtlar herkesin algı seviyesine göre silinir, bozulur ve genellerek ifade bulur.
Bilinçaltı değişimden nefret eder, değişimi içinde bulunduğu güvenlik alanının dışına çıkış olarak algılar o nedenle de öğrendiği yaşta kalır. Geçmişimizde, belki çocukluğumuzda bir deneyim yaşarız ve o deneyimin sonucunda birşeyler öğreniriz. Öğrendiklerimiz bizim gelişimimiz için gereklidir. Ancak eğer yaşanan deneyim yaşandığı yaşta , kişiye ağır gelmişse ve o yaşta o deneyimle baş etmeyi öğrenmemişse olumsuz duygular üretir ve o yaşta kalır. Benzer deneyim geldiğinde ise o yaşın tepkilerini verir. Yetersizlik veya değersizlik duygularının yoğun yaşandığı blokajlarda genelde bilinçaltında buna benzer bir kayıt vardır.

Kişi artık yetişkin olmuştur ama bilinçaltı onun hala küçük bir çocuk olduğunu zanneder ve onu korumak adına atalet içinde tutar. Geçmiş zaman kayıtlarındaki güçlüzlüğünü, yetersizliğini şimdiki zamana çeker ve kişiyi durdurur. Kişinin kendisini huzursuz hissetmesine neden olur . Oysaki gerçekte kişinin huzursuzluğu, kendini hala küçük bir çocuk gibi zannetmesindendir. Gözleri kapalı olarak “ huzursuz olan sen kaç yaşındasın?” sorusu sorulduğunda ilk söylenen yaş blokajın oluşum yaşıdır. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen hala o yaş tepkisi içinde olan kişi şimdiki zaman algısı ile bu durumu farkettiğinde ve olaya artık bir yetişkin olduğunu kabullenerek baktığında düğüm çözülür, kaos biter. Birden bire her şey değişir . Çünkü bilinçaltı yeni durumu algılamış ve kendisini kaldığı yaş blokajından çıkarmıştır.
Dolayısıyla yaşamımızdaki blokajlara bakarken bilinçaltı yaşımızın dikkate alınması önemlidir. Bilinçaltı her şeyi kaydettiği için o herşeyi bilir ve verdiğimiz içsel tepkilerimiz kendi gerçekliğimizde her zaman doğrudur. Çünkü duyguların enerjisinden birebir etkilenir.
Bu nedenle daha huzurlu ve mutlu bir yaşam için bilinçaltımızla iletişim içinde olmamız önemlidir. Dışa vuran duygusal ve bedensel tepkilerimiz bilinçaltının ifadesidir. Şimdi ve burada olabilmekle ve anda yaşamı sürdürebilmekle fark ettiğimiz kayıtlarımızı bilince çıkararak hem kendimizi ifade edebilir hem de yaşamımızı daha anlamlı kılarız.
Ruya YUKSEL
KAYNAK:
http://indigodergisi.com/2012/06/biyolojik-yasim-55-peki-ya-bilincalti-yasim/
11 Ocak 2012 Çarşamba
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

10 Ocak 2012 Salı
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

10 Ocak: "Tüm cevapları içinde aramayı öğren. Sakinleşmek için zaman ayır ve cevapları sükunet içinde bul. Cevap hemen gelmezse ümitsizliğe düşme. Sen sadece Beni bekle ve bil ki zamanlamam daima mükemmeldir ve tüm yaratılışla mükemmel bir ritim içindedir. Yaşam kolay geçmediği zaman sorumluluklarınla yüzleşip sessizlikten ve güvenden güç almak yerine ümitsizce ellerini kaldırıp pes etmek ve kaçmak istemek çok kolaydır. Her şeyden önce Benim irademi bekle. Beni gerçekten sevdiğin zaman irademi gerçekleştirmek istersin çünkü sevgi Sevilen için her şeyi yapmak ister. O nedenle içinde Benim küçük sesimi duyduğun zaman Bana olan sevgin uğruna sana yapmanı önerdiğim yolu izle. Bil ki seni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayacağım ve yanıltmayacağım. Benim uğruma yaptığın her şey yalnızca en iyi olanın gerçekleşmesini sağlayacaktır
9 Ocak 2012 Pazartesi
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

9 Ocak: "Bana dayanan ve Benim ışığımla ve sevgimle ilerleyen yaşayan ve varlıklarını Işığımda ve sevgimde tutan ruhlar yıkıcı tüm güçlerden korunacaktır. O nedenle dünyevi endişeler ve insan ırkının durumu sana yük olup seni ezmesin. Eğer ezilirsen yardım edemezsin çünkü o zaman kaosun ve kargaşanın bir parçası haline gelirsin. Dünyadaki karanlık büyürse senin iç ışığının gücü artmalı ki dünyayı alt edip ebedi yaşam ve sevgiyi gösterebilesin. İçindeki hiçbir olumsuzluğun ışığı sönükleştirmesine izin verme o ışık senin önünde ışıl ışıl yansın. İçerideki ışık hiçbir dış güç tarafından söndürülemez dünya şartları ne olursa olsun o sonsuza dek parıldayarak yanacaktır. Sen yaşamınla örnek olarak karanlığın ışığa dönüşmesine yardım edebilirsin. Daima Benimle iletişim halinde ol ve sana her şekilde ve yolda ilham vermeme izin ver."
8 Ocak 2012 Pazar
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

8 Ocak: "Bilincinde ne tutuyorsun? Ben senin için yalnızca en iyiyi ve senin en yüksek hayrına olanı istiyorum. Eğer özgür iradenle daha azını kendine çekmeyi seçiyorsan daha azıyla tatmin oluyorsan Benim yapabileceğim hiçbir şey yok. En iyiyi beklemekten hiçbir zaman korkma. Kendini değersiz ya da en iyi için yetersiz hissetme. Sana bildiriyorum ki bu senin doğal mirasındır hakkındır ancak onu almalısın onu kabul etmeli ve onu beklemelisin. O senindir; Benim sana hediyemdir. Onu şükran dolu bir kalple kabul edecek misin yoksa onu geri mi çevireceksin? Gereksiz bir alçakgönüllülük hakkın olanı almanda engel oluşturmasın. Ve onu sadece kabul etmekle kalma onun kutsallığını bil ve sonsuz şükran duy. Değerinin bilincinde ol; ve yaşamında oluşan mucizeleri izle; hiçbir şüphe duymadan bilmelisin ki sahip olduğum her şey senindir."
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

6 Ocak 2012 Cuma
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

6 Ocak: "Bir başkasının ruhsal ilerlemesinden ve başarısından asla kıskançlık duyma. Bil ki sen de aynısını yapabilirsin. Ancak oturup yaşamından yakınmak yerine bunun için bir şeyler yapmalısın. Her ruh yükseklere ulaşabilir. Her ruh Benimle direk iletişime geçebilir. Her ruh eğer isterse ve bu gerçeği kabul ederse
Benimle konuşabilir ve birlikte yürüyebilir. Bunun gerçek olabileceğine inanmalı ve yapmayı istemelisin; o zaman gerçekten buna ulaşacaksın. Bunu gerçekleştirmek yaşamlar boyu sürmez. Bunu gerçekleştirmek zaman almaz bile. Bunu yapmayı seçersen
bir göz kırpması kadar zaman içinde değişebilirsin. Bir an eskide yürüyor olabilir
ve öbür anda muhteşem yenide olabilirsin. Bu
bu kadar çabuk gerçekleşebilir; özlemle istemen
kararlılığın ve mutlak inanç ve sadakat duyman dışında
senin hiçbir gayret göstermene de gerek yoktur. Bunu deneyip
Huzur ve Sevgimin seni doldurmasına ve kucaklamasına izin vermeye ne dersin?"
5 Ocak 2012 Perşembe
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

5 Ocak: "Değişmeye istekli misin? Kendine sakinleşmek için zaman tanı ve ondan sonra kendine çok dürüst ol. Kendinden memnun ve tatminkar mısın? Başkaları için değişimin uygun olduğunu ama senin yaşamının böyle yeterli ve tamam olduğunu mu düşünüyorsun? Eğer tutumun böyleyse o zaman gerçek bir bahar temizliğinin ve düşüncelerinin değişmesinin zamanı gelmiş demektir; aslında tüm yaşamının tamamen alt üst edilip
tüm unsurlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra
bir şeyin senin en yüksek hayrına olup olmadığına
ona gerçekten ihtiyacın olup olmadığına bakmadan onu yerine geri koyma. Ne kadar boşsan o kadar iyidir
çünkü o zaman seni doldurabilsin diye yeniye yer açıyorsun demektir. Sen ancak yalınken
hiçbir şeyin yokken ve tamamen boşken Ben içeri gelebilirim. Her şeyden mahrum kalmış gibi hissettiğin zaman üzülmemelisin. Bana dua et
yardım iste ve ben de sana krallığı vereceğim. Yardım ve Rehberliğimi gerçek bir alçakgönüllülük ve sevgiyle bekleyen ruhlardan sakladığım hiçbir şey yoktur."
4 Ocak 2012 Çarşamba

Yenilemelere devam ediyorum. Bu kutuyu da annemdem aldım, kimbilir kaç yıllık, ben bildim bileli var. Sürekli kullanılmaktan boyaları silinmiş ahşabı çıkmıştı. Gönlüm elvermedi dağılıp gitmesine. Eski-yeni resim çekmeye alışamadım daha, unutuyorum baştan resimlemeye. Başta güzelce yıkadım, ahşabı bozulmasın diye hemen arkasından kuru bezle sildim kuruladım. Sonra beyaz akrilik boya ile bir kaç kat boyadım, kuruyunca üstündeki oymalara uygun şekilde renkli boyalarla boyadım, en sonda vernikledim. Kuruduktan sonra da içine gül yaprakları koydum ...
İçimizdeki Kapıları Açmak - Eileen Caddy

4 Ocak: "İnançla yaşamak sana ne ifade ediyor? Güvencen nereden geliyor? İnsanlardan mı? Banka hesabından mı? Yoksa kuvvetli bir şekilde bu Benden Tanrıdan
içindeki ilahilikten mi geliyor? Bu konuda oturup düşün; hiçbir şüphe duymadan bileceksin ki güvencenin kaynağı Benim. Hiçbir dış güvence olmadan yaşamında korkusuzca ve coşkuyla büyük bir adım atabilir misin? Bir şeyin doğru olup olmadığını bildiğin zaman onu hiç tereddütsüz gerçekleştirebilir misin? Elini emin bir şekilde Benim elime bırakıp
tüm kalbinle ve ruhunla "Senin İraden Olsun" diyerek
her ne gelirse kabul etmeye istekli olarak
bilinmeyene adım atabilir misin? İnancı güçlendirmenin tek yolu
önce küçük
sendeleyebileceğin adımları daha sonra da büyüklerini atmaktır; böylece inancın öyle güçlenir ki artık Benim daima seninle orada olduğumu bildiğin için
bilinmeyene o dev adımları rahatlıkla atabilirsin."
