Onların
hayatı çöp karıştırmakla, yiyecek aramakla geçiyor. Başka çaresi
olmayan insanlardan bahsetmiyorum. Konumuz, tüketim çılgınlığına
başkaldıran, çöpte buldukları taze yiyeceklerle ve iyi durumdaki
eşyalarla hayatlarını devam ettiren ‘freegan’lar.
‘Freeganizm’ 1990’lı yıllarda, materyalizm ve tüketim çılgınlığına
reaksiyon olarak ortaya çıkan bir akım. Sözcük, İngilizce’de ‘bedava’
anlamına gelen ‘free’ ve hayvansal hiçbir gıdayı tüketmemek anlamına
gelen ‘vegan’ kelimelerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış. Ancak
freeganların tümü vegan değil, aralarında hayvansal gıda tüketenler de
var. Bu akımın takipçileri hayatlarını, mümkün olduğunca hiçbir şey
satın almayarak sürdürüyor. Yemek ihtiyaçlarını, taze olduğu halde çöpe
atılan gıdalarla karşılıyorlar. Kıyafetler ve diğer eşyalar da aynı
şekilde… İyi durumda olmalarına rağmen çöpü boylamış her şey
freeganların. Bu yüzden bazıları onlar için ‘çöpe dalanlar’ (dumpster
diver) ifadesini de kullanıyor.
ÇALIŞMAYA KARŞILAR
En büyük düşmanları israf. Dünyada yüz binlerce insan açlıktan
ölürken, başta süpermarket ve restoranların savurganlığına dikkat
çekerek, bu kapitalist döngüyü kırmayı hedefliyorlar.
Dertleri
sadece bu da değil. Çevre temizliğine de önem veriyor, çalışmayı da
sorguluyorlar. Aileniz ve sevdiklerinizle huzur içinde vakit geçirmek
varken, çevreye de büyük zarar veren kapitalist düzenin dayattığı bu
acımasız rekabet ortamının bir parçası olmaya ne gerek var?
FAVORİ ŞEHİR: NEW YORK
ABD’de ortaya çıkan akım, İngiltere, Brezilya, İsveç, Estonya ve Güney
Kore derken tüm dünyada hızla yayılıyor. Freeganların en aktif olduğu
şehir ise New York. Günlük gıda ihtiyaçlarını restoran ve
süpermarketlerin çöplerinden karşılıyorlar. Daha farklı ihtiyaçları
içinse örneğin öğrenci yurtlarına yöneliyorlar. Her yıl çeşitli
üniversitelerin mezuniyet töreninden sonra, boşaltılan yurtların önüne
gidiyor ve çöp karıştırmaya başlıyorlar. Favorileri ise New York
Üniversitesi (NYU) öğrencileri. Çöplerinde çalışır durumda iPod’lardan,
fiyat etiketi bile üzerinde duran kıyafetlere ve hiç kullanılmamış vücut
kremlerine kadar her şey var.
Freegan akımının öncülerinden
ABD’li Adam Weissman’a göre freeganizm, israfı önlemek, daha az
çalışabilmek için para biriktirmek ve tüketimin etkilerini en aza
indirgemek için oluşturulmuş bir strateji ve siyasi kültür. Kaynaklar
için rekabet etmek yerine paylaşmayı destekliyor. İçinde bulunduğumuz
ekonomik sistem, bizi birer köleye dönüştürdüğü gibi, çevreye ve
hayvanlara da büyük zarar veriyor. Çünkü kapitalizmin en büyük
motivasyonu tüketicilerin ihtiyaçlarını dikkate almadan kâr elde
edebilmek.
NASIL FREEGAN OLUNUR?
Weissman, freegan olarak hayatınızı devam ettirmenin hiç de zor
olmadığını söylüyor. Çöpte çalışır durumda LCD televizyon bulunabildiği
bir tüketim çılgınlığından bahsettiğimizi düşünürsek, haksız da
sayılmaz. Özellikle ABD ve İngiltere’de rastlayabileceğiniz; hiçbir
ürünün para karşılığı satılmadığı süper marketler, bit pazarları ve
çeşitli internet siteleri freeganların uğrak yeri. Freeganizm aslında
sistematik bir akım. Felsefeleri gereği hiçbir şeyin atık olduğuna
inanmadıklarından, tamir becerisi onlar için çok önemli. Bunu da çeşitli
workshop’larda tamir dersleri vererek diğer freeganlara öğretiyorlar.
Bu dersler terk edilmiş binalarda gerçekleşiyor. Yaşadıkları yerler de
aynı şekilde... Terk edilmiş bunca bina varken, kira ödemeyi akılları
almıyor. Akıllarının almadığı bir başka şey ise evsiz bunca insanın
donarak öldüğü sokaklarda, hükümet üyelerinin sıcacık evlerinde nasıl
rahat ettiği.
Taşıt ve petrol ekonomisini sosyal ve ekolojik bir
felaket olarak niteleyen freeganlar genelde bisiklet kullanıyor. Hem
insan sağlığı için iyi, hem çevreye hiçbir zararı yok, hem de masrafsız.
Eskidiği veya bozulduğu gerekçesiyle çöpe atılmış onca bisikleti tamir
etmek varken, bisiklete para verdiklerini düşünmüyorsunuzdur herhalde.
Günlük hayatlarındaysa, kâğıt havlu yerine eski gazete, kâğıt peçete
yerine mendil, kağıt bardak yerine cam bardak kullanıyorlar.
Weissman’a göre gerçek mutluluk alışveriş merkezlerinde değil. Daha az
satın alır ve satın aldıklarımıza da iyi bakarsak, çalşmamıza da gerek
yok. Ama burada amaç tembellik etmek değil. Zamanımızı kapitalizme
hizmetine sunmak yerine, sevdiklerimize ve insanlığa daha yararlı
şeylere ayırmak.
‘ÇÖP’ DİYE BİR ŞEY YOK
Freeganlara göre, hiçbir şey çöpe atılmamalı. Sizin işinize yaramayan
bir şey, başkasının işine yarayabilir. Çürümüş gıdalar ise gübreye
dönüştürülebilir. Freeganlar, trafik problemini de karşı oldukları bu
düzenin bir parçası olarak görüyor; bisiklet kullanımını, otostopçuluk
ve ortak araç kullanımını hararetle savunuyorlar.
FREEGANİZM BİR YAŞAM TARZI DEĞİL
Freeganlar, bu akımın bir yaşam tarzı olduğunu savunanlara şiddetle
karşı çıkıyor. Onlara göre Freeganizm bir felsefe. Amaçları,
kapitalizmin dayattığı tüketim çılgınlığa karşı yeni bir kültür
oluşturmak. Ancak bunu kürk karşıtı grupların, kürk kullanıcılarının
üzerine boya fırlatmasındaki gibi bir anlayışla yapmıyorlar. Daha
‘anlayışlı’ olduklarını söylüyorlar. Kapıları da herkese açık.
Zaten bu yaklaşım sayesinde freeganların hepsi vegan olmak durumunda
değil. Çöpten beslenmemize de gerek yok, sadece daha dikkatli tüketim
yapmamız bile onlar için yeterli.
ÇEVRECİLİK ‘OUT’ FREEGANİZM ‘IN’
ABD’deki St. Lawrence Üniversitesi’nden sosyoloji profesörü Bob
Torres’e göre, freeganizm her geçen yıl popülerleşiyor. Bunda
çevreciliğin yarattığı hayal kırıklığının da payı var. Çünkü bazı
insanlar, sadece belirli besinler tüketmeyi çevrecilik zannediyor ve
hatta bu besinlerin üretimi için ne gibi kaynakların harcandığıyla bile
ilgilenmiyor. Torres, özellikle küresel ısınma gibi konularda insanların
çok bilinçsiz olduğunu ve önlem olarak çevreci otomobiller satın
almaktan daha ileri gidemediklerini söylüyor. Bu noktada, içinde
bulunduğumuz sistemin küresel ısınma gibi bir felaketten bile kâr etmeye
çalıştığını vurguluyor ve freeganizmin, kapitalizmin fayda
yaratabileceği boşlukları bulunmadığına dikkat çekiyor.
Kaynak